Sarraf dükkanımda Vahit Doğan ve Ali Alan abilerle oturuyorduk.
Vakit öğle üzeriydi.
Kapıdan uzun sakallı,kahverengi cüppeli,elinde asası olan yaşlı bir amca girdi.Selam verip oturdu.
Ayağa kalkıp,selamını aldım,elini öpüp hoşgeldin dedim.
Elini göğsüne götürüp,yavaş bir sesle hoşbulduk dedi.
Açmısın,yemek yermisin dedim.
Başını evet anlamında sallayınca hemen kalkıp yan taraftaki lokantadan döner,ayran sipariş ettim.
Yemek gelene kadar sohbet edip tanımak istedim.Bugüne kadar onu hiçbir yerde görmemiştim.Çok mübarek bir görüntüsü vardı.
Nerelisin soruma Sekililiyim dedi.
Baktım fazla konuşmak istemiyor,soru sormayı bıraktım.
Yemeği çabuk geldi,o yerken biz sessice izledik.
Yemek bitince kalktı,bende kalkıp cebine birşeyler koyup uğurladım.
Baktım ayranını içmemiş,abilere içmeleri için teklif ettim.
Dedilerki,Mehmet o ayranı sana bıraktı,sen iç.
Bir hikmeti vardır düşüncesiyle ayranı içtim.
O günden sonra bende ne gibi değişiklikler oldu bilemezsiniz.
Birkaç günmü yoksa birkaç haftamı geçti bilmiyorum.
O güne kadar sadece Cuma namazlarımı kılarken,birdenbire beş vakit namaz kılmaya başladım.
Hemde beş vaktin tamamını camide kılıyordum.
Sünnet diye sakal bıraktım.
Eşim ve kızım bana bakarak hiçbir telkinim olmadan tesettüre büründüler.
Aradan fazla bir zaman geçmemiştiki aynı mübarek şahıs dükkanıma tekrar geldi.Bu defa yalnızdım ve tezgahın arkasında ayakta duruyordum.
O'da selam verip karşıma durdu.
Hoşgeldin deyip elini optüm.
Derslendinmi dedi.
Hayır dedim derslenmedim,nereden dersleneyim?
Allah nerden kısmet ettiyse dedi.
İhsan dedeyi tanıyormusun dedi.
Tanıyorum dedim.
İhsan dedeye biz Allah dede derdik.İki eline taş alır birbirine vurarak Allah,Allah zikriyle sokaklarda dolaşır,çocuklarda peşinde gezerdi.Çok mübarek bir Allah dostu olduğuna inanırdık.
O dedi,buranın komutanıdır.O'na hürmet göster.
Olur dedim,latifeyle rütbesi nedir diye sordum.
Albay dedi.
Senin rütben nedir dedim.
Binbaşı dedi.
İki elini göğsüme koyup sessizce dua etti.
Eliyle Allahaısmarladık işareti yapınca hemen ön tarafa geçip elini öptüm cebine birşeyler koyup uğurladım.
O gecemi yoksa birkaçgün sonramı bilemeyeceğim,rüyamda beyaz cübbesi ile Aksaraylı Hüseyin Hilmi efendiyi gördüm.
Annemde ondan dersli olduğu için Kadiri şeyhlerinden biri olduğunu biliyordum.
Ertesinde bir akşam evime komşumuz Şevki abiyle yanında onun gibi sakallı,mübarek bir amca ziyarete geldiler.
Biz dediler Aksaraylı Hüseyin Hilmi efendinin Kırıkkale yetkilisiyiz.Seni derslemeye geldik.
Olur dedim dersleyin.
İsmini bilmediğim o mübarek amcayla dizdize oturduk,ellerimizi çapraz bir şekilde toka yaptık.Dua etti,amin dedik.
Bana bir liste verdiler,bunlar senin günlük dersin dediler.
100 defa lailaha illah'dan başlayarak devam eden zikir listesiydi.
Sekilili o mübarek zatı bir daha görmedim.
Rabbim hepsinden ebeden razı olsun.
Vakit öğle üzeriydi.
Kapıdan uzun sakallı,kahverengi cüppeli,elinde asası olan yaşlı bir amca girdi.Selam verip oturdu.
Ayağa kalkıp,selamını aldım,elini öpüp hoşgeldin dedim.
Elini göğsüne götürüp,yavaş bir sesle hoşbulduk dedi.
Açmısın,yemek yermisin dedim.
Başını evet anlamında sallayınca hemen kalkıp yan taraftaki lokantadan döner,ayran sipariş ettim.
Yemek gelene kadar sohbet edip tanımak istedim.Bugüne kadar onu hiçbir yerde görmemiştim.Çok mübarek bir görüntüsü vardı.
Nerelisin soruma Sekililiyim dedi.
Baktım fazla konuşmak istemiyor,soru sormayı bıraktım.
Yemeği çabuk geldi,o yerken biz sessice izledik.
Yemek bitince kalktı,bende kalkıp cebine birşeyler koyup uğurladım.
Baktım ayranını içmemiş,abilere içmeleri için teklif ettim.
Dedilerki,Mehmet o ayranı sana bıraktı,sen iç.
Bir hikmeti vardır düşüncesiyle ayranı içtim.
O günden sonra bende ne gibi değişiklikler oldu bilemezsiniz.
Birkaç günmü yoksa birkaç haftamı geçti bilmiyorum.
O güne kadar sadece Cuma namazlarımı kılarken,birdenbire beş vakit namaz kılmaya başladım.
Hemde beş vaktin tamamını camide kılıyordum.
Sünnet diye sakal bıraktım.
Eşim ve kızım bana bakarak hiçbir telkinim olmadan tesettüre büründüler.
Aradan fazla bir zaman geçmemiştiki aynı mübarek şahıs dükkanıma tekrar geldi.Bu defa yalnızdım ve tezgahın arkasında ayakta duruyordum.
O'da selam verip karşıma durdu.
Hoşgeldin deyip elini optüm.
Derslendinmi dedi.
Hayır dedim derslenmedim,nereden dersleneyim?
Allah nerden kısmet ettiyse dedi.
İhsan dedeyi tanıyormusun dedi.
Tanıyorum dedim.
İhsan dedeye biz Allah dede derdik.İki eline taş alır birbirine vurarak Allah,Allah zikriyle sokaklarda dolaşır,çocuklarda peşinde gezerdi.Çok mübarek bir Allah dostu olduğuna inanırdık.
O dedi,buranın komutanıdır.O'na hürmet göster.
Olur dedim,latifeyle rütbesi nedir diye sordum.
Albay dedi.
Senin rütben nedir dedim.
Binbaşı dedi.
İki elini göğsüme koyup sessizce dua etti.
Eliyle Allahaısmarladık işareti yapınca hemen ön tarafa geçip elini öptüm cebine birşeyler koyup uğurladım.
O gecemi yoksa birkaçgün sonramı bilemeyeceğim,rüyamda beyaz cübbesi ile Aksaraylı Hüseyin Hilmi efendiyi gördüm.
Annemde ondan dersli olduğu için Kadiri şeyhlerinden biri olduğunu biliyordum.
Ertesinde bir akşam evime komşumuz Şevki abiyle yanında onun gibi sakallı,mübarek bir amca ziyarete geldiler.
Biz dediler Aksaraylı Hüseyin Hilmi efendinin Kırıkkale yetkilisiyiz.Seni derslemeye geldik.
Olur dedim dersleyin.
İsmini bilmediğim o mübarek amcayla dizdize oturduk,ellerimizi çapraz bir şekilde toka yaptık.Dua etti,amin dedik.
Bana bir liste verdiler,bunlar senin günlük dersin dediler.
100 defa lailaha illah'dan başlayarak devam eden zikir listesiydi.
Sekilili o mübarek zatı bir daha görmedim.
Rabbim hepsinden ebeden razı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder