1987 yılının yaz ortalarıydı galiba,Kırıkkale'de aynı senenin başlarında kurduğumuz Ekmeksan ünvanlı,çok ortaklı ekmekçilik şirketinin Genel müdürlüğünü yapıyordum.
Ekmek imalatında kullandığımız yaş hamur mayasına firmalar üst üste zam yapmışlar,bizde hemen ekmek fiyatlarına yansıtamadığımız için zarar etmiş ve canımız sıkılmıştı.
O zamanlar Emin Çölaşan Hürriyet gazetesinde haftada bir defa biriyle röportaj yapıyordu ve oldukça etkili bir gazeteciydi.
Maya firmalarının kartel oluşturarak maya fiyatlarını iki ay içerisine neredeyse %400 artırdıklarını ama fırıncının ekmek fiyatlarını belediyeler belirlediği için bunu ekmek fiyatlarına yansıtamadıkları için zarar ettiklerini,bu firmalara dur diyecek birilerinin ortaya çıkması için,İstanbul'daki fırıncılarla görüşüp gündeme getirmesinin çok iyi olacağını bir mektupla Hürriyet Gazetesinin İstanbul adresini yazarak Emin Çölaşan'a gönderdim.
Bir hafta sonra sekreter Emin Çölaşan sizi arıyor dedi.
Hiç beklemiyordum ve heyecanlanmıştım.
Bir ses Mehmet merhaba nasılsın deyince,merhaba Emin abi senmisin dediğimi hatırlıyorum.
Benim Mehmet,mektubun elime geçti nedir bu durum bi anlat dedi.
Dedimki Emin abi,İstanbul'da büyük,tecrübeli fırıncılar var onlarla konuşup durumu daha iyi anlayabilirsin.
Mehmet dedi ben Ankara'dayım,mektubunu İstanbul bürosu buraya bana göndermiş,hele anlat bakalım dedi.
Mektupta yazdığım hususları birde telefonda anlattıktan sonra Emin abi dedim,Ankara'daki fırıcılardan biriyle bir röportaj yapta bu konu ülkenin gündemine bir gelsin deyince,Mehmet dedi madem bu konuyu sen gündeme getirdin seninle röportaj yapacağım.
Birkaç gün sonrası yanılmıyorsam Çarşamba günü saat ikiye Cinnah caddesindeki Hürriyet gazetesindeki bürosunda görüşmek üzere randevulaştık.
Yanıma şirketin yönetim kurulu üyeleri ve ortaklarım Halil Sayar ile Hanifi Piliç abileride alarak Ankara'ya gittim.
Emin Çölaşan'la samimice merhabalaştık,hal hatır sorduktan sonra,Mehmet röportaja başlayalım deyip teybi açtı.
O sordu ben söyledim epey uzun bir konuşma yaptık.
Mehmet bu kadar yeter dedikten sonra ee daha neler vardır bu ekmekçilik sektöründe dedi bende herşeyi anlattım dedim.
O arada Hanifi abi daha neler olacak Emin abi,uncular aynı çuvala ikinci defa un koyarlar (şimdi yasal olarak bir defa konuluyor MŞ) çuval ağızları bitlenir dedi.
Bu ne zaman ve ne kadar olur deyince senede enaz elli gün bitli ekmek yersiniz dedi.
Aslında bu durum sadece o yıl birkaç yerde görülmüştü,bunları söylemesine ne benim nede Halil abinin gönlü razı olmadı,ama söyledi bir kere.(Meğer Emin abi teybi kapatmamış röportajda ben söylemişim gibi bu hususu manşet yapmıştı)
Mehmet birde bir fırına gidelim fotoğraf çektirelim dedi.Yanına bir foto muhabiri aldı,Çankaya Yıldız'da bir fırına vardık birlikte değişik pozlarda resim çektirdik.
Mehmet ne zaman çıkacağını ben sana haber veririm dedi öpüştük vedalaştık.
Sanırım üç hafta sonrası bir Cuma günüydü Emin abiden telefon geldi.
Mehmet pazar günü röportajın çıkıyor.
Teşekkür ettim,saygılarımı ilettim telefonu kapattık.
Dışarıya belli etmiyorum ama müthiş heyecenlıyım.Arkadaşlara ve ev ahalisine müjdeledim.
Cumartesi günü bacanağım Orhan'ın evinde misafiriz çünki gazete ana bayisi oraya yakın.
Gündüz sordum gazete arabası saat kaçta geliyor diye,gece oniki bir arası geliyormuş.
Onikide (24.00) bacanakla gittik araba gelmemiş,biraz bekleyip geri döndük.Saat bir'de tekrar gittğimizde araba yeni gelmiş,gazeteleri balyalarla indirmişler.
Kardeşim dedim şurdan beş tane Hürriyet ver.
Veremem abi dedi,satışlar sabah bayilerden olur,biz dağıtıcıyız satmıyoruz.
Durumu izah edince tamam dedi,aldık gazeteleri geldik eve.
Hatun,baldız,bacanak,ben ellerimize birer gazete aldık.
Hiç unutmam sabaha kadar okuyup yorum yapmıştık.
Pazartesi gününden itibaren uzun süre tebrik aldım.
Kırıkkale İl gazetesi hemşerimiz Mehmet Şimşek'in Emin Çölaşan'la yaptığı röportaj başlığıyla bölüm bölüm bir hafta yayın yaptı.
Ekmek imalatında kullandığımız yaş hamur mayasına firmalar üst üste zam yapmışlar,bizde hemen ekmek fiyatlarına yansıtamadığımız için zarar etmiş ve canımız sıkılmıştı.
O zamanlar Emin Çölaşan Hürriyet gazetesinde haftada bir defa biriyle röportaj yapıyordu ve oldukça etkili bir gazeteciydi.
Maya firmalarının kartel oluşturarak maya fiyatlarını iki ay içerisine neredeyse %400 artırdıklarını ama fırıncının ekmek fiyatlarını belediyeler belirlediği için bunu ekmek fiyatlarına yansıtamadıkları için zarar ettiklerini,bu firmalara dur diyecek birilerinin ortaya çıkması için,İstanbul'daki fırıncılarla görüşüp gündeme getirmesinin çok iyi olacağını bir mektupla Hürriyet Gazetesinin İstanbul adresini yazarak Emin Çölaşan'a gönderdim.
Bir hafta sonra sekreter Emin Çölaşan sizi arıyor dedi.
Hiç beklemiyordum ve heyecanlanmıştım.
Bir ses Mehmet merhaba nasılsın deyince,merhaba Emin abi senmisin dediğimi hatırlıyorum.
Benim Mehmet,mektubun elime geçti nedir bu durum bi anlat dedi.
Dedimki Emin abi,İstanbul'da büyük,tecrübeli fırıncılar var onlarla konuşup durumu daha iyi anlayabilirsin.
Mehmet dedi ben Ankara'dayım,mektubunu İstanbul bürosu buraya bana göndermiş,hele anlat bakalım dedi.
Mektupta yazdığım hususları birde telefonda anlattıktan sonra Emin abi dedim,Ankara'daki fırıcılardan biriyle bir röportaj yapta bu konu ülkenin gündemine bir gelsin deyince,Mehmet dedi madem bu konuyu sen gündeme getirdin seninle röportaj yapacağım.
Birkaç gün sonrası yanılmıyorsam Çarşamba günü saat ikiye Cinnah caddesindeki Hürriyet gazetesindeki bürosunda görüşmek üzere randevulaştık.
Yanıma şirketin yönetim kurulu üyeleri ve ortaklarım Halil Sayar ile Hanifi Piliç abileride alarak Ankara'ya gittim.
Emin Çölaşan'la samimice merhabalaştık,hal hatır sorduktan sonra,Mehmet röportaja başlayalım deyip teybi açtı.
O sordu ben söyledim epey uzun bir konuşma yaptık.
Mehmet bu kadar yeter dedikten sonra ee daha neler vardır bu ekmekçilik sektöründe dedi bende herşeyi anlattım dedim.
O arada Hanifi abi daha neler olacak Emin abi,uncular aynı çuvala ikinci defa un koyarlar (şimdi yasal olarak bir defa konuluyor MŞ) çuval ağızları bitlenir dedi.
Bu ne zaman ve ne kadar olur deyince senede enaz elli gün bitli ekmek yersiniz dedi.
Aslında bu durum sadece o yıl birkaç yerde görülmüştü,bunları söylemesine ne benim nede Halil abinin gönlü razı olmadı,ama söyledi bir kere.(Meğer Emin abi teybi kapatmamış röportajda ben söylemişim gibi bu hususu manşet yapmıştı)
Mehmet birde bir fırına gidelim fotoğraf çektirelim dedi.Yanına bir foto muhabiri aldı,Çankaya Yıldız'da bir fırına vardık birlikte değişik pozlarda resim çektirdik.
Mehmet ne zaman çıkacağını ben sana haber veririm dedi öpüştük vedalaştık.
Sanırım üç hafta sonrası bir Cuma günüydü Emin abiden telefon geldi.
Mehmet pazar günü röportajın çıkıyor.
Teşekkür ettim,saygılarımı ilettim telefonu kapattık.
Dışarıya belli etmiyorum ama müthiş heyecenlıyım.Arkadaşlara ve ev ahalisine müjdeledim.
Cumartesi günü bacanağım Orhan'ın evinde misafiriz çünki gazete ana bayisi oraya yakın.
Gündüz sordum gazete arabası saat kaçta geliyor diye,gece oniki bir arası geliyormuş.
Onikide (24.00) bacanakla gittik araba gelmemiş,biraz bekleyip geri döndük.Saat bir'de tekrar gittğimizde araba yeni gelmiş,gazeteleri balyalarla indirmişler.
Kardeşim dedim şurdan beş tane Hürriyet ver.
Veremem abi dedi,satışlar sabah bayilerden olur,biz dağıtıcıyız satmıyoruz.
Durumu izah edince tamam dedi,aldık gazeteleri geldik eve.
Hatun,baldız,bacanak,ben ellerimize birer gazete aldık.
Hiç unutmam sabaha kadar okuyup yorum yapmıştık.
Pazartesi gününden itibaren uzun süre tebrik aldım.
Kırıkkale İl gazetesi hemşerimiz Mehmet Şimşek'in Emin Çölaşan'la yaptığı röportaj başlığıyla bölüm bölüm bir hafta yayın yaptı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder