4 Şubat 2012 Cumartesi

ÖLÜMLERDEN DÖNMÜŞÜM

Merhum Hacı Mustafa dedem damadı ve yeğeni olan babamı çok sever ve güvenirdi.
Hanımı merhum Kamile ebemde babamı severdi.

Her ikiside Münevver teyzemin kocası merhum Kemal amcadan pek hazzetmezlerdi.
Kırıkkale Kaletepe mahallesinde 465 m2 arsa üzerinde iki katlı ahşap bir evleri vardı.
Dedemin bir gün sohbet ederlerken,Ahmet ben ölürsem bu evi Kemal'a verme dediğini hatırlıyorum.
Dedem köylümüz Hacı abi ile bizim eve misafirliğe geldiğinde kalp krizi geçirerek vefat etti.
Babamda dedemden sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Dedem vefat edince Kamile ebem evinde oturmaya devam etti ama daha çok özellikle kış aylarında bizimle birlikte otururdu.
O'da bir gün bana,oğlum ben ölürsem evi Kemal'a verme diye vasiyet etti.
Kamile ebemde bizim evde vefat etti.
Annemle teyzelerim ebemin evindeki eşyaları paylaştılar,annem aldıklarını fakir fukaraya dağıttı.
Babamdan sonra Azimli ekmek fırınımızı işletirken birde sarraf dükkanı açmıştım.
Bir gün fırının yazıhanesinde çalışırken,Münevver teyzemle Kemal amca ziyarete geldiler.
Hoşgeldiniz,izzet ikram faslından sonra,Mehmet dediler,biz sana dede'nin evi için geldik.Biliyorsun bizim ev küçük ve eski eğer Annenin hissesini bize satarsan Elif teyzenin hissesinide alıp,orda oturacağız.
Annemle bu konuyu daha önce konuşmuştuk,gelecek teklifide bekliyorduk çünkü böyle bir niyetlerinin olduğunu duymuştuk.Bizim açımızdan bir sorun yoktu,kendilerini sever sayardık.Ama hem dedemin babama hemde ebemin bana vasiyetleri vardı.
Veremeyiz dedim,gelin hep beraber orasını kuran kursuna bağışlayalım,hem dedemle ebemin hemde sizlerin hayırları olsun.
Biz bağışlayamayız,ihtiyacımız var,sen bir düşün dediler.
Düşünecek bir şey yok,olmaz dedim.Hatırları kırılmasın diye vasiyet konusunu direkt olarak söylemedim ama hissettirdim.
Tabi üzgün bir şekilde ayrıldılar.
Biraz zaman geçmişti,evde kimse oturmadığı için yıkılıp dökülüyor tabi.Münevver teyzem anneme,bacım ev zaten yıkılıyor,bizede ağaç,kiremit lazım izin verirsen alalım demiş,annemde olur demiş.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra,Kemal amca yanında tanımadığım bir şahısla,sarraf dükkanıma geldi.
Mehmet dedi,bu arkadaş Hüseyin bey obası köyünün muhtarı Mürsel,biz Elif teyzenle birlikte hisselerimizi Mürsel beye sattık,sende Annenin hissesini satarsan oğluna ev yapacak.
Ben şöyle düşündüm,Kemal amca Elif teyzemin hissesini aldı,binimde kendisine satmayacağımı bildiğinden böyle bir senaryo hazırladı.
Biz kimseye satmıyoruz,bir hayır kurumuna bağışlayacağız dedim.
Mürsel beyde aynı şeyleri tekrarlayınca,kararımızın kesin olduğunu söyledim.
Sen bilirsin diyerek ayrıldılar.
Bir müddet sonra,aralıklı zamanlarda,Kuddusi Çetin abi,Mehmet Pehlivanlı ile Cemalettin Akdoğan arayarak,Mürsel'le bir arsa mevzunuz varmış tatlıya bağlayalım şeklinde telefonla aradılar.Onlarada hayır dedim.
Yine bir gün,Kemal Baran abi,Mehmet dedi,Hüseyinbey obalı Mürsel'le bir arsa konunuz varmış,bir yerden duydum,Mürsel belalı adamın biri ver gitsin başını belaya sokma diye uyarıda bulundu.
Aradan yıllar geçtikten sonra bir gün,Esnaf sanatkarlar odasında başkan Abdi abi ile birlikte ekmek raiç çalışması yaparken,Hacı Altan Mürsel beyle birlikte içeri girdiler.
Hoş beş,hal hatır faslından sonra,Hacı abi;Mehmet dedi,Mürsel beyle bir arsa sorununuz varmış,şirkete uğradık,burda olduğunu öğrenip senin yanına onun için geldik dedi.
Bu arada Kemal amca vefat etmişti.
İçimden demekki adam teyzelerimin hisselerini gerçekten almış diye düşünerek;
Tamam dedim,hem alırım hemde satarım,Mürsel bey sen bir araştır,arsa ne ediyor,kaça gidiyor öğren,düşün gel konuşalım dedim.
Memnun oldular,tamam kardeşim görüşürüz diyerek ayrıldılar.
Yine aradan epey bir zaman geçtikten sonra,Toprak mahalle semtindeki Bereket Gıda şirketimizde,Cuma namazına gitmek üzere hazırlık yaparken Mürsel bey sert bir edayla içeri girdi;Sen ne biçim bir adamsın yav,o kadar adamı devreye soktum,Hacı'yla yanına geldim tamam dedin,hala ne arıyorsun nede soruyorsun dedi.
Neye uğradığımı şaşırmış bir vaziyette,ceketimi çıkarıp yere atarak,sen ne demek istiyorsun lan,vuracaksan vur deyip karşısına dikildim.
İki eliyle omuzlarımdan tutarak,yumuşak bir sesle,bir dakka kardeşim,sakin ol otur yerine biraz dedi.
Ceketimi giyerek masama oturdum,o'da karşımdaki koltuğa oturdu.
Karşılıklı konuşmayla,Abdi abinin odasında yaptığımız konuşmayı yanlış anladığını kabullendi.Cuma namazından sonra buluşmak üzere vedalaştık.
Ortaklarım camiye erken gitmişlerdi,dükkanda yalnızmıydım yoksa yukarda İsmail'demi vardı?Orasını tam olarak hatırlayamıyorum.
Neyse arkadaşlarla camiden geldik,Mürsel beyde geldi.
Pazarlık ettik,annemin hissesini 175.000 liraya sattım.
Yemek söyledik,ortaklarım Mustafa Akan abi,merhum Murat Zongür abi,Halil Tufan abi,İlyas ve Mehmet Elitok ile İsmail kardeşim ve Mürsel bey hep beraber yemek yiyoruz.
Mürsel beyede artık Mürsel abi diyorum,nede olsa samimi olduk.
Mürsel abi,Mehmet dedi bu arsa yüzünden sen kaç defa ölümden döndün biliyormusun?
Bilmiyorum dedim,nasıl ölümden döndüm?
Biz dedi,köyde oturuyoruz,bu arsayı Kemal abinin ısrarı ile aldım,senin hissenide alıp,oğluma bir ev yapacaktım.
Bu iş olmayınca Kırıkkale'ye taşınamadık.Bu arada bizim oğlan köyde birini vurup hapse girdi.
Madem dedim bu belayı başımıza Mehmet Şimşek getirdi,onuda ortadan kaldırayımda içim rahat etsin.
Tanıdığım belalılardan Bahşılılı Mehmet vardı,gidip onu buldum,oğlum dedim benim başımda bir bela adam var,onun işinin bitmesi lazım.Hem senin hemde oğluyun resimlerini temin etmiştim,adreslerini öğrenmiştim.
Mehmet'e verdim.
Abi dedi,kendinimi öldüreyim yoksa oğlunumu,istersen kendinin bir kolunu kesip sana getireyim.
Kendini öldür dedim.
Hepimiz şaşkın bir vaziyette Mürsel abiyi dinliyoruz,bir yandanda yemeklerimizi yiyoruz.
Ulan üç gün sonra Bahşılılı Mehmet'i dağda öldürmesinlermi?
Büfeci Hacı'ya gittim,seni anlattım tarif ettim,bu adam ölecek dedim.Tamam abi dedi.
Ulan iki gün sonra onuda Kürt Osman vurmasınmı.
Bahsettiği kişilerin öldürülme haberlerini yerel basından okumuştuk.
En iyisi bu işi kendim halledeyim deyip,silahı belime taktım,seni vurmaya geliyordum.Hacı Altan çay ocağının önünden geçerken beni durdurdu.Hayırdır kardeşim,ne bu surat,yine kime kızdın nereye gidiyorsun,hele gel otur bir çay iç anlat dedi.
Hiç sorma kardeşim,başımda lafdan anlamayan bir Mehmet Şimşek belası var onu öldüreceğim dedim.
Yav dedi,Mehmet Şimşek bizim samimi kardeşimiz,yanına beraber gidelim işiniz neyse konuşup halledelim.
Hani esnaf odasına beraber gelmiştik ya,eğer yine yok deseydin seni orda vuracaktım.
Tabi benim bunlardan hiç haberim yok.Ama aynı dönemlerde yaşadıklarım ve hissettiklerim var.
Bir gün evde kahvaltıya otuduk kızım,baba bugün çok korkunç bir rüya gördüm dedi.
Bir uçak evimizden içeri giriyor,her taraf yanıyor hepimiz ölüyoruz,çok korkunçtu.
Evde Zaman gazetesinin verdiği iki ciltlik rüya tabirleri kitapları var,kızım getirde bir bakalım tabirine dedim.
Uçak bölümünü açıp yüksek sesle okudum.Kısaca aile reisinin ölümüne işaret olduğunu yazıyor.
O günden itibaren artık rüyanın etkisiylemi yoksa başka türlü hislerlemi bilmiyorum.Bende her an ölecekmişim hissi başgöstermeye başladı.
Ölüme hazırlıklı olayım diye abdestsiz gezmiyorum,birde her gün evde okuduğum cevşen duası kitabını bir naylona sardım üzerimde taşıyorum.
Ne enteresan değilmi?Mürsel abinin anlattığı tarihlerle benim yaşadığım hislerin tarihleri birebir tutuyor.
Rabbim vademiz dolmadığı için hiç haberim olmadan belaları bir bir defetmiş.
Hatırlarsanız Samanyolu Televizyonunda Sır kapısı diye bir proğram vardı.
Bu hikayemi oraya yazmayı çok istedim ancak bir türlü kısmet olmadı.
Mürsel abi,o samimi sohbette yıllar önce evimize kimlerin dinamit koyduğunuda isimler vererek anlattı.
O olayı ve anlatımlarını başka bir yazımda kaleme alacağım.












Hiç yorum yok:

23 HAZİRAN İSTANBUL SEÇİM ANKETİNDE 3.OLDUK

23 HAZİRAN 2019 İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ: Hata payı içinde KONTAK ARAŞTIRMA Anketi: CHP Ekrem İMAMOĞLU.     %53....